Dünyanın en gelişmiş ve müreffeh ülkelerini saymaya kalksak sanırım ilk sıralarda tartışmasız Almanya yer alacaktır. Son 200 yıllık tarihinde dünyanın en gelişmiş ve üretici toplumların hemen başında yer alan Almanların yaşamları ile ilgili merak ettiğimiz birçok şey bulunmaktadır. Özellikle üç milyon Türk’ün yaşadığı Almanya’da yaşamın nasıl olduğu ülkemizde de büyük bir ilgi görmektedir.
Almanya’da Yaşam Üzerine 10 Madde
Bu yazıda 10 maddede Almanya’da yaşamın kendine has yönlerini sizlerle paylaşıyoruz. Şimdiden keyifli okumalar!
1) Toplumsal kurallar
Almanya’da sessiz sakin yaşamak istiyorsanız, sizin de her Alman gibi toplumsal kurallara, trafik kurallarına vs. uymanız gerekiyor. Almanların “ben” odaklı bir yaşam tarzları olmasına karşın, memurlar gibi hizmet sektöründe çalışan insanlar çoğunlukla saygılı ve bilinçli davranıyor. Kurallara uymayı seviyorlar ve bu iş yerinde de sokakta da geçerli. Ancak hayatın tekdüzeliğinden midir aksiyonsuzluktan mıdır bilinmez, çok yavaş iş yaptıkları bir gerçek. Tüm resmi işlerde hala resmi kurumlar size kağıt gönderiyor, imzalıyorsunuz kuruma geri gönderiyorsunuz sonra başka kağıt işleri derken 1 saatlik bir iş bazen haftalarca sürebiliyor. Zamanla alışılıyor sisteme ancak biz heyecanlı insanlarız, bu yüzden de başta sakinliği korumak zor oluyor. Aynı kural ve düzenler apartman yaşantısında da geçerli. Çoğu apartmanda öğlen 12-2 saatleri arası ve pazar günleri gürültü yapmak (süpürge açmak, duş almak, çim biçmek gibi..) yasaktır. Arayıp sizi rahatça şikayet edebilirler, bizden söylemesi.
2) Dil ve Kültür
Almanya’ya gelmeden önce en güzel yatırım dil öğrenmek olabilir. Çünkü bizim deneyimlediğimiz, bir Alman ile onun dilinde konuşmak sizin için hem kültürü kavramayı hem gerçek anlamda nelerden hoşlanıp hoşlanmadığını ve gerçek kişiliğini kolayca anlamanız için en iyi yol. Bu yüzden de dil kesinlikle önemli. Çalıştığınız yerde bu bir zorunluluk olmasa da ortak diliniz İngilizce olduğunda ne siz gerçek anlamı verebiliyorsunuz ne de karşınızdaki. Kalabalıkta birkaç kişi sizinle İngilizce muhabbet etse bile bir süre sonra herkes ana diline dönüyor. Bu noktada da bi anda gülüşüp şakalaşan veya iş konusunda tartışan Almanlar ve siz şeklinde bir ayrım kolayca oluşuyor. Nasıl bizim Türkler arasında sadece kendimizin anlayabileceği espriler ve kalıp sözler varsa, Almanların da var ve doğal olarak ana dillerinde konuşmayı daha kolay buluyorlar. Kısacası eğer burada uzun süre yaşamayı düşünüyorsanız, dil öğrenmenizi tavsiye ederim.
3) Almanlar
İş yerinizde veya sosyal hayatınızda asla iki Türkün olduğu kadar bir Alman ile samimi ve yakın olmayı beklemeyin. Almanlar konuşmayı, yaşadıklarını en ince detayına kadar anlatmayı veya sesli kahkahalarla gülmeyi seven insanlar. Sizden de paylaşımcı olmanızı bekliyorlar. Ancak karşılarındaki insana güvenmeleri uzun zaman alıyor. Güven tamamıyla oluştuğunda bile şüpheci hallerinden kolay kolay vazgeçmiyorlar. Her ne kadar bu konuda optimistik olmaya çalışsak da, Türklere karşı bir önyargıları olduğu da gerçek. Politik durumla ve medyada kendilerine gösterilen Türkiye ile burada yıllardır yaşayan ancak dil öğrenmeyi bırakın Almanlarla iletişime dahi pek girmeyen gurbetçileri birleştirip kendi kafalarında oluşturdukları bir Türk imajı var. Bu imajı değiştirmeliyiz! gibi bir şey söylemeyeceğim ancak burada yaşamaya karar verdiysek biraz uyum sağlamakta fayda olabilir. Biz de kendi ülkemizde aynı uyumu beklerdik diye düşünüp empati yapmak lazım.
4) Kira sistemi
Almanya’da kiralar soğuk kira (Kaltmiete) olarak önce belirleniyor. Daha sonra bu kiraya ısıtma masrafları, ekstra masraflar (Nebenkosten) de eklenince son halini alıyor. Genellikle 2 aylık soğuk kira miktarı kadar depozito alınıyor ve evden çıkmadan evi boyamanız bekleniyor. Isıtmanın merkeze bağlı olması veya kombi olması ise her apartmana göre değişiklik gösterebilir. Merkezi ise gece 11 civarı tüm kaloriferler kapatılıyor. Şu sıralar mart ayında olmamıza rağmen, gece -5 derecelerde seyrettiğinden hava, bu hiç de iyi olmuyor. Ayrıca bir evin metrekaresine ödeyeceğiniz miktar hangi eyalette olduğunuza göre değişiyor. Daha metropolitan olan Berlin, Münich gibi şehirlerde kiralar daha fazla iken, daha az merkezi yerlerde daha uygun fiyata evler bulunabiliyor.
5) Mutfaklı ev
Bu başlık elbette çoğunuza garip gelecektir, biz de buna çok ama çok şaşırmıştık ilk ev bakarken. Almanların bir evden taşınırken mutfaklarını da alıp gitme gibi bir huyları var. Nasıl olur demeyin, şöyle: Mutfağı dolapları, lavabosu ve herşeyi de dahil söküp gidiyorlar. Siz de ev bakarken fayanslarla kaplı boş mutfaklarla karşılaşırsanız şaşırmayın. Eğer kiracı, mevcut mutfağı satın almak isterse extra 1000-3000 euro arası bir para talep edilebiliyor. Yani en iyisi mutfağı içinde olan bir daire kiralamak. Bu başlık altında, bulaşık makinasının da çok yaygın olmadığından bahsetmek gerek. Almanlar genellikle akşam yemeği için hızlı, kahvaltı tarzı yemeyi tercih ettiğinden midir bilinmez, çoğu mutfak ufak ve makina borusu girişi dahi olmayan şekilde tasarlanıyor. Bu gider olayı çamaşır makinası için de geçerli. Genelde evi kiralarken alt katta kiler dedikleri bir yer ve çamaşır makinası için de bir alan gösteriliyor. Evin içerisinde çamaşır makinasını su basması tehlikesi olarak, evde çamaşır kurutmayı da nem dengesini bozmak olarak görüyorlar. Kilerde sıra sıra veya ayrı bölmelerde makinaları koyup çamaşırhane gibi bir yer yaratmak oldukça yaygın.
6) Geri dönüşüm
Almanya’nın geri dönüşümde dünya şampiyonu olmasına şaşırmamak lazım. Almanya’da geri dönüşüm adeta bir alışkanlık haline gelmiş durumda, yaşamın doğal akışında gerçekleşiyor sanki. Ortak yaşam alanlarında, okul, metro durakları, parklar ve şehir merkezlerinde ve pek çok başka noktada geri dönüşüm kutuları bulunuyor. Ancak bence en etkileyici olanı evdeki atıkları da kağıt, plastik, cam, pil ve evsel atık şeklinde ayrıştırıp geri dönüşüme ortak olmaları. Her apartmanın kendine ait evsel atık ve kağıt atık çöpleri var. Plastik çöpleri ise sarı poşetlerle (Der Gelbe Sack) haftanın belirli gününde kapınızın önüne çıkarıyorsunuz ve araçlar gelip alıyor. Kıyafet, mobilya, cam ve pil gibi atıklar için her mahallede büyük çöp konteynırları oluyor. Almanya’ya geldiğinizde sokaklarda üst üste yığılmış sarı poşetler görürseniz, artık biliyorsunuz ki bunlar evlerden çıkan ve geri dönüştürülmeyi bekleyen plastik atıkların poşetleri.
7) Alışveriş ve pazar günleri
Almanya’da yaşamaya başlamadan önce her Türk’ün şimdiden kendini alıştırmaya başlaması gereken bir madde : Akşam 20.00’dan sonra kapanan mağazalar ve pazar günü her yerin kapalı olması. Haftaiçi mağazaların ve marketlerin erkenden kapanmasına bir süre sonra alışsa da insan, pazar gününe zor alışıyor:) Almanlar için pazar günü herkes ama herkes için dinlenme günü. Benzinlikler ve ana istasyondaki (Hauptbahnhof) marketler hariç açık bir yer bulunmuyor. Bu yüzden de sakin geçen Pazar günleri ve alışverişle dolu olansa cuma, cumartesi günleri oluyor burada. Pazar günleri hava güzelse (ki değilse de mecbur) parklara gitmek ve yürüyüşe çıkmak da Almanların sevdiği aktiviteler arasında.
8) Ekmek ve pasta kültürü
Bu kadar sakin yaşam ve evde vakit geçirmek sonucu yıllarca kendilerini geliştirdikleri ekmek ve pasta kültürleri. En azından biz bu şekilde düşünüyoruz:) Almanların bu konuda hakkını vermek gerekir. Gerek lezzeti, gerekse de çeşitliliği bakımından ekmek kültürleri çok gelişmiş. Sabah ve akşam öğünlerinde ana öğün gibi peynir, jambon ve reçellerle ekmek tüketiyorlar. Fırına atıp 10 dakika ısıtarak taze ekmek lezzeti alabileceğiniz çeşit çeşit ekmekler de marketlerde uygun fiyatlara satılıyor, sabah kahvaltıları için harika bir seçenek.
9) Nakit vs Kredi kartı
Almanya’da hala nakitle alışveriş yapmak en yaygın yöntem. Çoğu yerde banka kartı da kullanabiliyorsunuz ancak kredi kartı hiç yaygın değil. Zaten kredi kartı almak da hiç de kolay değil, öyle önüne gelene kredi kartı vermiyorlar. Kredi kartına taksit olayı da yok. Aldığınız bir ürün için fon (Finanzierung) talep edebilirsiniz, böylece aylara bölerek faizi ile birlikte ödeme yaparsınız. Lokal marketler ve mağazalarda ise hala sadece nakit geçerli olabiliyor.
10) Kanuni haklar
Almanya’da çalışırken maaşınızdan yüksek bir miktarı ile sağlık sigortanızı ödüyorsunuz. Herhangi bir sebeple işinize son verildiğinde ise devlet size işsizlik hakları tanıyor. Bunun için en az bir yıl çalışmış olmanız gerekiyor (çalışanlar için sağlanan haklar). Örneğin bir yıl için sonraki 6 ay maaşınız %67’si kadarını (o zamana kadar maaşınızdan ödediğiniz işsizlik sosyal kesintisi), 2 yıl çalıştıysanız 1 yıl boyunca bu miktar gibi destek alıyorsunuz. Bu süreç başlarken bir özgeçmiş sunuyorsunuz ve süreç boyunca da iş başvuruları yapıyor ve görüşmelere gidiyorsunuz. Bu işsizlik desteğinin hiç çalışmayan ve maddi durumu yetersiz olanlar için olanı da var. Devlet ailedeki çocuk başına da yardımda bulunuyor ve hamilelik süresince annenin haklarını da koruyor. Kısacası diyeceğim o ki, burada gerçekten haklarınızı koruyan bir devlet var.
Yorum yap